İlk insanların varlığından bu yana suyun ne denli önemli olduğu herkesçe bilinen bir olgu. İlk topluluklar, devletler su kenarlarına yerleşmiş günümüzde ise gezegenlerde suyun olup olmadığı araştırılmakta. Eski zamanlardan bu yana köyler, kasabalar içme suyu ihtiyacı için göl, nehir kenarlarına kurulduğu biliniyor, yine tarım ve hayvancılık ve endüstri için de su büyük önem taşıyor.
Son yıllarda ise küresel ısınma, hızlı nüfus artışı, çevre kirliliği ve endüstriyel atıkların arıtılmadan doğrudan su kaynaklarına karışması gibi nedenlerle tatlı ve temiz su kaynakları yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Birçok bilim insanı önümüzdeki yıllar için suyla ilgili olarak pek iç açıcı konuşmuyor. Bu konuda çalışmalar yürüten araştırmacılar bahsettiğimiz nedenlerden dolayı azalan su kaynaklarının devletler arasında ciddi sorunlar doğuracağını ön görüyor.
Suyun önemi ve gelecekle ilgili ön görüler bilim insanlarını bu alanda çareler üretmeye itmiştir. Suyun az olduğu bölgelerde yaşayan bazı bitki ve hayvanlar havada bulunan su buharını bünyelerine alıp ihtiyaç duyduğunda kullanıyor olması araştırmacıların ilgisini çekmiş ve doğadaki canlıların bu özellikleri kopyalanıp bilimsel alana aktarılmış. Kurak yerlerde yaşayan bazı bitki türleri özellikle sisin çok olduğu dönemlerde tüylenmeye başlıyor. Bitkiler gövdeleri ve yaprakları üzerinde bulunan tüyler sayesinde siste bulunan su damlacıklarını emerek köklerine iletiyor. Kurak bölgede yaşayan hayvanların da sisten su elde etme konusunda kendilerine özgü yöntemleri söz konusu.
Dünyada devam eden araştırmalara paralel olarak Türkiye’deki araştırmacıların bu alanda ortaya koyduğu veriler dikkat çekici niteliktedir. Türkiye’nin sahip olduğu bitkisel çeşitlilik ve endemik bitkilerin varlığı araştırmacılar için büyük şans oluşturuyor. Özellikle, Konya, Tuz Gölü ve çevresi endemik çeşitlilik olarak araştırmacıların ilgisini çekiyor.
Dünyada özellikle okyanus ve deniz suyunu tatlı su olarak kullanma bir süredir kullanılan bir yöntem ancak maddi olarak külfetli ve büyük enerji ihtiyacına neden oluyor. Ayrıca bu yöntemde öncelikle denize ya da okyanusa yakın olmak gerekiyor. Özellikle fakir ve gelişmekte olan ülkeler bazında düşünüldüğünde maddi yetersizlik bu ülkeleri zor durumda bırakıyor. Özellikle Afrika ülkeleri, Güney Amerika’da bulunan Şili ve özellikle Peru gibi ülkeler suya diğer ülkelere göre daha fazla ihtiyaç duyuyor. Bilimsel veriler küresel ısınma, temiz su kaynaklarının azalması gibi nedenlerle şu an su ihtiyacı olamayan ülkeler için de yakın gelecekte su sıkıntısının baş göstereceği ön görülüyor. Bu da demek oluyor ki daha az enerjiyle su elde etme yöntemi her devlet ve bölge için cazip görünüyor.
Bu konuda bir süredir çalışmalar yürüten Konya Teknik Üniversitesi öğretim elemanı Dr. Mehmet Gürsoy konuyla ilgili olarak suyun dünyamız için önemine değinerek, tüm insanlar için yeterli miktarda temiz suya ulaşımın son derece önemli olduğu ancak, temiz su kıtlığı günümüzün en önemli global sorunlarından bir tanesi olduğunu söyledi. Dr. Gürsoy, “Dünya sağlık örgütü raporlarına göre, yaklaşık 2,5 milyar insan temiz suya ulaşmada problem yaşıyor. Bunun neticesinde maalesef her yıl çoğunluğu çocuklar olmak üzere yüz binlerce insan yaşamını yitiriyor. Her ne kadar dünyamızın yüzde 75’i su ile kaplı olsa da bu su miktarının sadece yüzde 2,5’i temiz sudur. Temiz suların da büyük bir kısmı buzullarda buz kütleleri halinde bulunmaktadır. Dolaysı ile ulaşılabilir temiz su kaynakları, sanılanın aksine oldukça kısıtlı miktarda. Su krizi ile başa çıkmak için çeşitli metodlar geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygını deniz suyundan ters ozmos ile temiz su elde etmedir. Ancak bu yöntemin yatırım ve işletme maliyetleri çok yüksek olup, çok miktarda enerji sarfiyatı ile çalışabilmektedir. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri göz önüne alındığında, daha az maliyetli sürdürülebilir temiz su elde etme yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Yatırım maliyeti son derece düşük olan ve işletimi esnasında enerji tüketmeyen sis toplama yöntemi ile temiz su eldesi oldukça etkili bir yöntemdir. Bizim temel motivasyonumuz, sis toplama verimini artırmak bu amaçla kurak yerlerdeki sis ile su ihtiyacını gideren canlı türlerini inceleyip; onların fiziksel ve kimyasal özelliklerini nanoteknoloji yardımıyla sentetik olarak üretip, sisten elde edilen su miktarını artırmaya çalışıyoruz” dedi.
Ülkemizin şu anda ciddi boyutlarda su ihtiyacı görülmüyor. Ancak küresel ısınma gibi bahsedilen nedenlerden dolayı ileriki yıllarda Türkiye’nin de su sıkıntısı yaşayacağı ön görülüyor. Bu açıdan bakıldığında çalışmanın önemi bir kez daha anlaşılıyor.
Dr. Mehmet Gürsoy, Konya Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde çalışmakta olup, Nanoteknoloji ve İleri Malzemeler Geliştirilmesi Araştırma ve Uygulama Merkezi (NANOMER) müdür yardımcılığı görevini sürdürmektedir.Çalışmaları, fonksiyonel yüzeyler, biyomimetik, kimyasal buhar biriktirme yöntemi ve ince film üretim teknikleri üzerine odaklanmıştır. İngiltere, Almanya ve Malezya’da söz konusu çalışmalar üzerine araştırmalar yapmıştır. Şu ana kadar çalışma konuları ile alakalı bir kitabı ve çok sayıda makalesi basılmıştır.